gerçek dostluk hiç bitmeyen sevgidir
     Ana Sayfa
     Dostluk Mesajları
     Dostluk Hikayeleri
     Dostluk Nedir
     Ziyaretçi defteri



eniyidostluk - Dostluk Hikayeleri


Bir Dostu Özledi Bakışlarım

Bir dostu özledi bakışlarım...
İyimser ve kırılgan olan, bir tebessümle uyanmayan ve bin nüsubetten anlamayan. Eskiden zaman zaman, şimdilerde ise bir çok zaman kafası karışan. Gün doğumuna kadar uzanan kısık düşlere aldırmadan mutlu yaşayan; en azından yaşamaya çalışan. Uykuları da iç benliği gibi hafif olan, kendi gibi ağırlaşıp ayılamayan…

Bir dostu özledi bakışlarım…
Gereği kendinden fazla sorgulanmış bir yaz çocukluğuydu bizimkisi. Utancı buruk, gözleri ıslak, hayalleri masum… Bir apartmanın arka bahçesinde kireçten bozma toz bulutu eşliğinde taştan kale direkleri kurulurdu tarafımızdan sevinçle. En müteşekkir kılınan anılardı onlar belki de… Tozu saçımızda, heyecanı dilimizde bembeyaz kalmış bir anılar yığınıydı bizimkisi. En güzeli de Müjgan teyzemin bir bardak suyuydu lezzetli ve katıksız sevgi dolu olan. Sırılsıklam terler içinde kazanılan bir mahalle maçının en büyük ödülüydü bu bir solukta kana kana içilen ama hiçbir zihinde olağan olmayan…

Bir dostu özledi bakışlarım…
Şimdilerde yüzü pek gülmeyen, belki de vazgeçmişlikten öteye gitmeyen bir duraksama halinden… Kıssalardan hisseler çıkartalım da kısa kısa yaşanmışlıkların ardından geriye kalan biraz toz, biraz da yalan. Bazen tanrıya sığınan, bazen ona bile sıra gelmeden bir paket sigara eşliğinde uyuya kalınan detaylar bütünü… Biz değil miydik oysa ki bir atari kolunun bozulmasıyla tanışan? Detaylara ne lüzum var? Biz değil miydik birlikte büyüyen ve sevinç-hüzün ayırt etmeden paylaşan, ağlayan ve gülen?

Bir dostu özledi bakışlarım…
O kendiyle, ben kendimle meşgulken birbirinden ayrı şekillenen ve çelişen hayat tarzları… Oysa yine de birbirine bağlı ve bir parça birbirine katılmış hasretler yumağı. Geride kalanlar eriyip giderken biz bazen ayrı kalmışız çok mu? Her şey değişip bir çok şey anlamsızlaşırken, benim ‘‘Meltem Abla eli değmiş patlıcanlar’’ı sevmeye çalışıp özlemem çok mu değişken? Ardından eski günlere inat ‘‘hala paslanmamışım be!’’ diyerek; ama yine de eskiden daha iyi olduğumu bilerek yapılan birkaç futbol maçı çok mu üzücü? Ya da çardakta eskittiğimiz sevgilerden ve sevgililerden bahsederken ‘‘Bunu da bitirdik! Sabah ola hayrola…’’ diye çöpe fırlattığımız kırmızı tuborg kutuları çok mu anlamsız?

Bir dostu özledi bakışlarım…
Bu aralar pek mutlu sayılmam, bilesin… Yorgunluğum, sevincimi ve heyecanımı tonlarca zihin ağrısının yardımıyla çok çabuk bastırdı. Her zamanki ufak sıkıntılar gibi gelip geçici midir bilmiyorum ama her gelen-giden bir şeyler kaçırıyor benden. Artık kalmadığımı hissediyorum. Her şeyi bırakıp gitmek var aklımda. Yapabilir miyim bilmiyorum. Yine de sonuç ne olursa olsun iyi olduğunu ve arada bir tadın kaçsa da huzurlu yaşadığını duymak istiyorum. Sana bir nasihat da benden. Dış dünyayı mahrum etme kendinden. Bolca yaşa, çokça hata yap, her zaman ders al ve sonunda kendince doğru yaşa. Bak! Geceyi yarıladığım sıkıntılardan birinde bir dostu özledi bakışlarım. Sen, sen ol; kendini fazla özletme...




Dostumsun Ötesi Yok


Giderek kötüleşen ve yozlaşan, şu ölümlü dünyada her geçen gün daha da az bulunan bir şey olan gerçek dostluğu sunuyorsun etrafına… bu dostluğu görenler,kabul edenler bunun farkında. Görüpte çekemeyenler ya da yüzündeki gülümsemeyi ve içtenliği kendi beyinlerine yerleştirilen ve sorgulamadan kabul etikleri ahlak norm’larına uyduramayan dar kafalarda bir kenara çekilip somurtkan yüzleriyle seyrederler. Ya da fırsat bulurlarsa zarar vermeye çalışırlar
Önce yazar,sonra senaryo,oyun figuranlar perdeler ve kapanış.bu böyle sürer gider.kimi zavallıyı oynar,kimi güçlüyü,kimi alçağı oynar,kimi haini,kimi seveni,kimi sevileni,kimi de dostu...Ama bizim oyunumuz bitmiyor:figüranlar ölmüyor Azrail’i görmeden…
sadece ve sadece sahne değişiyor. Hayata baktığımız,nefes aldığımız,var oluşumuzu sürdürdüğümüz mekanlar değişsede biz hep birlikteyiz aramızda kilometreler olsa da olmasa da…. bizi birbirimize bağlayan anlamak,algılayabilmek ve en önemlisi de hissetmekti…
ölüme bir adım kala,ölümle burun buruna...
hayatta kafasını allak bullak eden o kadar çok şey vardı ki,hep düşünür,soruların cevaplarını arar ama bir türlü işin içinden çıkamazdı.neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile bilmiyordu..bilinci yerinde değildi..neydi onu bu kısa sürede yıkıma sürükleyen,neydi içinden atamadığı,neydi kaybettikleri...kimse bilmezdi bu soruların cevabını..konuşmayı pek sevmez,hep kendinde yaşardı yaşananları..ama bilirdim tek bir gerçek maviyi çok severdi.mavi olmalıydı herşeyi,mavi gördümü içi gider,mavilikler içinde ölmek isterdi.hatta odasının duvarlarını boyamıştı maviye,yatağı,halısı,herşey maviydi,dedim ya maviyi severdi,hemde çok severdi.canı sıkkın oldu mu geçer odasına saatlerce çıkmaz,suskunluğuna gömülür ne yaptığı bilinmezdi.etrafını üzerdi bu durumu.birşeyler yapamamak,çaresiz olmak.ama derdi benim sorunum kendimde...mavilikler içinde odasında tek başına ölmeliydi.tek yaşamalıydı bu acıyı.o gün geldiişte herkesi aradı,normal bir gün gibi.güldüler ettiler.canı yanıyordu,kafası allak bullaktı..ondan istenilenleri yerine getirdi.ve tam dedi bitti artık demişken odasında yalnızken,hersey hazırken..bir el uzandı işte tam ölümün kokusunun odaya yayıldığı o anda..dur dedi,gitme..tuttu sahip çıktı.bırakmadı.düşersek beraber düşelim,ama beni büyük bir boşlukla yaşamaya mahkum etme dedii..gidemedi işte maviliklerinde gidemedi.maviliklerinde hayat buldu,tuttu ona uzatılan eli.ilk defa korkmadı,gitmedi belki gitmeye zaten hazır diildi..dost elıydi onu çekp hayata bağlayan..içi acıdı o gün yaptıkları için,olanlardan ötürü..dost öenmliydi onun için.herşeyi gözü kapalı yapabilecek kadar..dostu kurtardı onu,soğuk bedenine can verdi,hayat oldu..o her şeyden vazgeçmişken…



Kavak Ağacı İle Mor Menekşenin Dostluğu

Gözlerini yeni açmıştı dünyaya, ilk gördüğü kocaman bir kütüktü. Allah Allah bu da ne önümde diye, sesli sesli düşünürken..
Ben kavak ağacıyım. Gövdem uzanır göklere. Kimsenin göremeyeceği yerleri görürüm. Dallarıma kuşlar konar saatlerce şarkılar söyler bana.
Bu seste nerden geldi diye sordu mor menekşe. Çevresinde kendisine arkadaşlık edecek çiçek yoktu. Başını çevirip yukarıya da bakamıyordu.
-Kim o benimle konuşan, yoksa kütük mü?
-Ben kavak ağacı, kütük dediğin benim gövdem.
-Aaaa öyle mi.. Nasıl canım sıkılıyordu bir bilsen. Burası neresi? Bana benzer arkadaşımda yok. Hep çevrem kütük dolu.
-Kütük olur mu mor menekşe! Burası orman ben de hayret ettim senin burda olmana. Menekşeler kırlarda olur. Ama inan seni seyretmek ne güzel. Renklerin bir harika. Sana çevreni tanıtayım. Bu ormanda her türlü ağaç var.
-Keşke ben de sizin gibi kavak ağacı olsaydım. Burda hiçbirşey göremiyorum. Canım sıkılıyor.
Bütün gününü oflarla geçirmişti mor menekşe. Kavak ağacı bile bunalmıştı mor menekşenin oflarından. Güneş batmaya yüz tutmuştu. Ben ne yapacağım nasıl vakit geçireceğim derken uykuya daldı mor menekşe. Kökünden yemyeşil bir sarmaşık olarak hiç durmadan büyüyordu.
Kavak ağacının gövdesine sarılmaya başlamıştı bile. Mutluydu sevinçliydi.
-Bak kavak ağacı yükseliyorum diyor çığlıklar atıyordu. Çığlık attıkça yükseliyor sıkı sıkı sarılıyordu kavak ağacına.
-Bir yandan etrafı seyrediyor bir yandan da etrafı seyretmek ne güzel diye bağırıyordu. En uca geldiğinde, kavak ağacıyla alay edercesine;
-Bak sen yıllarca ancak çıkabilmişsin bu yüksekliğe.. Ya ben, bir saat içinde senin kadar büyüdüm.
-Kavak ağacı aldırmamıştı menekşenin bu sözüne, üstelik gür sesiyle bir kahkaha savurmuştu.
-Menekşe inatçıydı. Yine kavak ağacını sinir edercesine, kıskanıyorsun biliyorum kıskanıyorsun.
Birden gözlerini açtı.
-Off yaa rüyadaymışım. Ama olsun yine de harikaydı. neler görmedim ki.

-Günaydın kavak ağacı, senİ görmek ne güzel.
-Teşekkürler mor menekşe, rahat uyudun mu?
-Uyumazmıyım rüyamda bir sarmaşıktım ve sana sarılıp, en yukarılara çıktım. En ufak ayrıntısına kadar sevinçle gördüğü rüyayı, kavak ağacına anlatmaya başladı. Menekşenin mutlulukla anlattıkları, kavak ağacının da hoşuna gitmişti. Senelerdir diğer ağaçlarla konuşacak birşeyleri kalmamıştı.
Birden irkildi mor menekşe. Karşıdan kocaman bir karga sallana sallana kendine doğru geliyordu.
-Dur nereye gidiyorsun? Üzerimden mi geçeceksin. Dikkat et. Heyyyy duymuyormusun beni, Sağırmısın karga.
Başı havada dimdik yürüyen karga, sesin geldiği yere baktı. Mor menekşeyi görünce, sesin ondan geldiğini anladı.
-Ne diyorsun ufacık boyunla. Ben seni yiyeyimde aklın başına gelsin.
-Yemek mi.. Beni yiyip ne yapacaksın. Midene dokunurum ben.
-Olsun sinirlendirdin sabah sabah beni.
-Ben sana birşey demedim ki, dikkat etmeni beni incitmemeni söyledim.
-Evet bu sinirle seni mideme indireceğim. Ben güzel olan herşeyden nefret ederim. Çünki biliyorum ki ben, çok çirkinim. Sesim ise felaket. Herzaman güzel bir şarkı söyliyeyim diyorum olmuyor. Gakkk gakkkk.
-Yaa olurmu karga, sen çok güzelsin. Harika siyah tüylerin var. Üstelik çok şirinsin
Yenme korkusu sinirini bozmuştu mor menekşenin. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Bir an önce kavak ağacının olanları görmesini ve kargaya müdahale etmesini istiyordu.
kavak ağacı ise dalmış gitmişti uzaklara.. Aşağıda olanları duymuyordu bile. Başka çarem yok en iyisi bağırayım da kavak ağacı duysun beni, diye düşündü. Tam bağıracak sesinin çıkmadığını gördü. korkudan donup kalmıştı sanki. Son bir gayretle bir kere daha bağırdı.
Bu sefer Kavak ağacı;
-Aşağıda neler oluyor? Söylesene mor menekşe?
Aşağıya bakmasıyla kargayı gördü.
-Ne işin var senin burda? Çabuk git yoksa dallarımla seni paramparça edeceğim.
Korkmuştu karga,
-İyi iyi gidiyorum. Zaten menekşeyi yesem ne olacak şaka yaptım. Biraz eğlenmek istedim.
Aslında korkudan nasıl kaçacağını şaşırmıştı karga.
Sinirleri bozulan mor menekşe, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
-Benim ne işim var bu ormanda.
-Öyle deme bak benim gibi, bir sürü arkadaşın var. Sana zarar verdirirmiyiz hiç.
Mor menekşenin yüreği sevinçle dolmuştu. Sana ve tüm ağaçlara teşekkür ederim. Sizler olmasanız ben ne yapardım yalnız tek başıma.
-Bizler hep seninleyiz üzme kendini artık.
-Teşekkürler kavak ağacı.
Geçen zaman hergünün bir aynısıydı. Canı sıkılsa da kavak ağacına belli etmemeye çalışıyordu. Çünki o ve diğer ağaçlar kol kanat germişlerdi menekşeye.

Aradan bir hafta geçmişti. Sabah gün ışığıyla uyanmıştı mor menekşe. Mahmur gözleriyle etrafa bakındı. Bir de ne görsün yanında bir menekşe daha.. Çığlık üstüne çığlık atıyordu mor menekşe. Çığlık seslerini duyan ağaçlar, menekşenin sevincine ortak oluyordu. Artık yanımda konuşabileceğim bir arkadaşım var. Yaşasın diye bağırıyordu.




Menekşe Gülay


ACI VE HÜZÜN BIR YILDIZ KADAR UZAK,MUTLULUK GOZBEBEGIN KADAR YAKIN OLSUN.UMUTLARIN GERCEK,GERÇEKLERIN MUTLULUK,MUTLULUKLARIN SONSUZ OLSUN..
Ağırdır sevgilerim her yürek taşıyamaz! Büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz! Sonsuza dektir dostluğum her insana değmez!

Koca bir çölde kum tanesi olmak yada okyanusta su damlası, ama en güzeli milyonlarca insan arasında senin arkadaşın olmak.
Rüzgarın keman çaldığı ve damlaların pencereye vurduğu soğuk bir gecede yatağına uzanıp hayalini kurduğun ve keşke dediğin bütün isteklerin gerçek olsun.








Alacakaranlığı sevmem,ya gündüz olmalı ya gece;k urşun dediğin ya derinden vurmalı ya namluda kalmalı; dost dediğin ya senin gibi olmalı ya hiç olmamalı.








Dostluk ağlamaksa,yüreğindeki acıyı paylaşmaksa, üzüldüğünde sıcacık bir kucaksa ve dostun için ateşe atılmaksa dünya durana dek dostumsun.








Bir insanın idealleri olmalı sonsuzluk gibi, bir insanın özlemleri olmalı umutla açan çiçekler gibi, bir insanın dostu olmalı senin gibi...








Gülerken herkes eşlik eder, ya ağlarken. Başarılara herkes ortak olur, ya yenilgilere. Öyle bir dost edin ki; kötü gün kapını çalınca kapıya seninle beraber baksın.








Bizim ömrümüzde bir irmak vardir, köpüklerinde hayallerimizi yüzdürdügümüz. Bizim ömrümüzde dostlarimiz vardir. Günlerimiz ayri geçtiginde üzüldügümüz...








Koca bir çölde kum tanesi olmak yada okyanusta su damlası, ama en güzeli milyonlarca insan arasında senin arkadaşın olmak.








Acıların bir kum tanesi kadar küçük, mutlulukların nisan yağmuru kadar bol olsun. Hayatta bir kere ağlarsan o da mutluluktan olsun Dostum.








Ay yıldızlara mutluluk fısıldarken gökyüzü sevincini yeryüzüyle paylaşırken ben sana bir parça mutluluk yolluyorum içindeki umut çiçekleri hiç solmasın diye.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol